Toplumcu Gerçekçilik Akımı ve Yazarları
Marksist estetiğin ikinci devresi Toplumcu-gerçekçilik olarak bilinir. 1934’teki Sovyet Yazarlar Birliği Kongresi’nde kararlaştırılan bazı ölçütler bu anlayışın içeriğini belirlemiştir. Sanatçıdan sosyalist devrime hizmet etmesini isteyen toplumcu anlayış ile bir edebiyat kurması istenmiştir. Toplumcu-gerçekçilik Türk edebiyatını da etkilemiş, 1930’lu yıllardan itibaren toplumcu edebiyatla ilgili çeşitli konular tartışılmıştır. Bu tartışmalar daha çok sanat ve sanatçının toplumsal görevi konuları üzerinde yoğunlaşmıştır. Türk yazar ve eleştirmenlerinin Marksist estetikle ilgili kuramsal bilgilerinin yetersiz oluşu yüzünde konu daha çok halkçılık kavramı ekseninde ele alınmıştır. Türk yazarları Halka dönük edebiyatı toplumculuk olarak yorumlamışlardır.
1950’den sonra köy enstitüsü çıkışlı yazarlarla yaygınlaşan "köy romanı" bu dönemden sonra sosyalist düşüncenin etkisiyle ideolojik bir yön kazanarak gelişmeye devam etmiştir. Bu etki 1960’lı ve 1970’li yıllarda da devam etmiştir.
Eşitlik fikrinin vurgulandığı toplumcu gerçekçi romanlarının önemli temalarından biri sınıf farkıdır. Yazarlar özellikle köylerdeki toprak kavgaları, ağa-köylü, zengin-fakir, güçlü-güçsüz, öğretmen-imam çatışmalarını, köyden kente göç ve sonuçları, dar gelirlinin sorunları ve geçim mücadelesi gibi konuları son derece içten ve realist bir biçimde işlemişlerdir. Dönemlerinin siyasal, toplumsal gelişmeleri eserlerde yer bulmuştur.
Toplumsal ya da bir diğer deyişle toplumcu gerçekçi yazarlar Anadolu köy ve kasabalarının gerçeklerini, sorunlarını tüm gerçeklikleriyle gözler önüne sermişlerdir.
Sadri Ertem, Sabahattin Ali, R. Enis, Samim Kocagöz, Kemal Tahir, Yaşar Kemal, Oktay Akbal, Cahit Beğenç, Rakım Çalapala, Cevat Şakir Kabaağaçlı, Orhan Hançerlioğlu, Hikmet Erhan Bener, Refik Erduran, Nazım Hikmet, Kemal Bilbaşar, Aziz Nesin, Orhan Kemal, Fakir Baykurt, İlhan Tarus gibi birçok yazar toplumcu gerçekçi çizgide eserler vermiş yazarlar arasında yer alır.
Hiç yorum yok